Kapalı ve açık ortamlardaki hava kirliligine maruziyet, solunum sistemi hastalıklarının oluşmasına ve alevlenmelerine neden olmasının yanında, malign ve nonmalign hastalıklara bağlı olarak toplumda hastalık ve ölüm riskini artırmaktadır. Hava kirliliğinin kanser gelişimindeki rolü kesin değildir. Motorlu taşıtların egzos dumanına yoğun şekilde maruz kalan kişilerde, akciğer kanseri insidansında artıs net olarak gösterilememiştir. Hava kirliliği değişik mekanizmalarla hastalık oluşturmaktadır. Atmosferik kirlilik hem kapalı hem de açık ortamlarda gaz ve partikül formlarında bulunur. Gazların ve partiküllerin inhalasyonuyla oluşan akciğer hasarı değişik mekanizmalarla oluşmaktadır ancak mekanizmaları henüz tam olarak anlaşılamamıştır.
Hava kirliliği ile insanoğlunun tanışması, ateşin keşfi ile başlamıştır. Dumanla ilk karsılaşma sırasında ortaya çıkan göz yaşarması, öksürme, boğazda gıcık hissi gibi belirtiler de, hava kirliliginin ilk hasarları olarak tarihe geçmis ancak binlerce yıl insanların çok fazla ilgisini çekmemiştir. Solunan havanın özellikleri insan sağlığı ile çok yakından iliskilidir. Doğdumuz andan itibaren, tüm ömür boyunca, her saat yaklaşık bin kez akcigerlerimize çektiğimiz havanın içeriğinin değişmesi, akciğerlerimizin verdiği reaksiyonu da değiştirmektedir.
Atmosfer havasında normal şartlarda bulunan gazlar;
Azot % 78.084±0.004
Oksijen % 20.946±0.002
Argon % 0.934±0.001
Karbondioksit % 0.033±0.001
Ayrıca çok küçük miktarlarda da; Hidrojen, Neon, Helyum, Kripton, Ksenon, Metan, Azotoksittir.
Çevresel faktörler solunan bu havanın içerigini degistirmektedir. Normal yapının bozulması ve havanın kirlenmesi iki sekilde olusmaktadır.
1. Doğal Nedenler – Polenler, Funguslar…
2. İnsan Kaynaklı Nedenler – Egzos dumanı, Madenler, Fabrika bacaları
Doğal nedenler önlenemeyen nedenlerdir. İklim şartları ve cografi özelliklerle yakından iliskilidir. Çesitli allerjik ve enfeksiyöz hastalık tablolarına neden olmalarına ragmen hava kirliliginin sınıflandırılmasında ve kirlilikle mücadelede bu konuya fazla yer verilmemektedir. Kapalı ve açık ortamlardaki hava kirliligi denince, daha ziyade insan kaynaklı nedenler akla gelmektedir. Bu nedenler dogal ortam sartlarıyla birlesince kapalı ve açık ortamlarda saglık açısından
riskli faktörlerin olusmasına neden olmaktadır.
AKUT AÇIK ORTAM KİRLİLİK ÖRNEKLERİ
Hava kirliliginin öneminin kavranmasında etkili olan faktörlerin basında, bazı hava kirliligi olaylarının saglıga zararlı oldugunun gözlenmesi gelmektedir. >lk dikkati çeken olay 1930 yılı aralık ayında Belçika’da gerçeklesmis ve tüm ülke sis tabakası ile örtülmüstür. Belçika’nın önemli bir sanayi bölgesi olan Meuse vadisi 25 km uzunlugundadır ve vadinin iki yakas ıboyunca 100-150 metre yükseklik arasında agır sanayi, yüksek fırınlar, çelik fabrikaları, enerji santralleri, cam fabrikaları, kireç ocakları, çinko arıtma tesisleri ve suni gübre tesisleri yer almaktadır. Hava kirliligi sisli bir ortamda yogun olarak yasanmıs ve bu olay sırasında 64 kisinin öldügü saptanmıstır.
Bu olaydan 18 yıl sonra, bu kez ABD’nin kuzeydogu bölgesinde, dar bir ovada yer alan içinde büyük çelik ve çinko redüksiyon fabrikalarının bulundugu Donora kentinde, Ekim ayı sonlarında benzer bir olay yasandı. 17 kisinin öldügü bu olayda 5810 kisi de degisik siddetlerde hava kirliliginden etkilenme saptandı.
Ancak hava kirliligi konusunda tüm dünyanın ilgisini çeken ve Londra faciası diye adlandırılan olay 5-9 Aralık 1952 tarihlerinde gelisti. Sene sis tabakası ile birlikte gelisen olayda 4000’den fazla ölüm saptandı.
HAVA KİRLİLİĞİ YAPAN MADDELER
Açık ortamlardaki hava kirlilikleri, toplu ölümlere yol açan olaylardan sonra dikkatle incelenmeye baslanmıs ve bu konudaki çalısmalar degisik gruplar tarafından degisik açılardan ele alınmıstır. Kapalı ortamlardaki kirlilik konusnuda ise retrospektif bir çalısma yapıldıgında 200 yıl kadar önce özellikle kömür isçilerinde solunan havanın çesitli saglık sorunlarına neden oldugunun belirlendigi ve bu konuda önlemler alınmaya çalısıldıgı görülmektedir.
Hava kirliligi kontrol çalısmaları 1950’lerin ortalarında baslamı;s, CAA (Clean Air Act) 1963’te orijinal metin olarak yayınlanmıs ve 1990’da bu revize edilmistir. Birçok ulusal ve uluslararası çalısma grupları bu konuda sınıflandırmalar yapmıs ve 1996’da ATS kongresinde tüm bu çalısmalar toplanarak saglık açısından hava kirliliginin etkileri en genis sekilde dökümante edilmistir.
EPA (Environmental Protection Agency)’nin belirledigi 6 kritik madde hava kirliliginde etkili ve sorumlu olarak belirlenmistir. Bunlar; Sülfür dioksit (SO2), Partiküller, Nitrojen dioksit (NO2), Karbon monoksit (CO), Ozon (O3) ve Kursundur. Ayrıca çok sayıda toksik madde belirlenmis ve söyle bir sınıflandırma yapılmıstır;
1- Kritik maddeler
* Primer Kritik Maddeler; SO2, NO2, CO, Partiküller
* Sekonder Kritik Maddeler; O3 ve Kursun
2- Toksik Maddeler
* Karsinojenler; Benzene, Chlordane, Ethylene oxide, Hydrochloric acit, Methane, parathion, Toluene,
Propylene oxide, Vinly chloride.
Ozon ve Kursun araç egzosundan çıkan hidrokarbon ve nitrit oksitlerin günes ısını ile reaksiyonu sonucu fotokimyasal kirlilik ve sisle olusurlar. Bu nedenle bu iki ajan sekonder kritik madde olarak belirlenmistir.
Bu maddelerin sanayi tesislerinden, araçların egzoslarından, yakıt atıklarından ve diger kaynaklardan havaya karısmalarına izin verilecek sınır belirlenmeye çalısılmıs ve hava kalitesi ölçümleri yapılmaya baslanmıstır. Her bir metreküp havada bulunmasına izin verilen gaz ya da partikül miktarı belirlenerek bu standartlar olusturulmustur. Bu standartlarda maddenin konsantrasyonu dısında maruziyet süresi de önemlidir. Her 5 yılda bir, yeni bilgi birikimleri ile bu standartlar gözden geçirilmektedir.
Gerek açık ortamlarda gerekse kapalı ortamlarda bu zararlı maddelerin konsantrasyonları izin verilen sınırın üzerine çıktıgında, maruziyet süresi önemli bir faktör olarak karsımıza çıkmaktadır. Bu maddelerin hedef organa ulasma miktarları ve kisinin cevabı, hasar oranını belirlemektedir. Kisinin cevabını belirleyen, genetik faktörler ve diger konakçı özellikleri gibi karmasık etkenlerin olayda rol aldıgı bilinmektedir.
1-SÜLFÜRDİOKSİT (SO2)
Kömür ve petrol ürünleri gibi yakıt maddelerinin yanması ile olusur. Ayrıca bazı sanayi kollarında üretim atıklarından da ortama yayılabilir. Havada bulunmasına izin verilen ortalama miktar 0.03 ppm (80 Mg/m3)’dır. 24 saat boyunca 0.14 ppm (365 Mg/m3) degerinin üzerine çıkıldıgında zararlı etkileri görülmeye baslar. SO2 suda erir ve inspirasyonla üst solunum yollarına alınır. SO2 hava yolu rezistansını artırır ve akciger fonksiyonlarını azaltır. Bir seri kimyasal reaksiyon ile SO2 ve NO2 aszidik sülfat ve nitrat partiküllerine dönüserek bölgesel kirliliklere neden olabilir. Asit yagmurları seklinde adlandırılan olay bu sekilde olusmaktadır.
2-PARTİKÜLLER
Havada bulunan partiküller dogal kaynaklı olabildigi gibi insanların neden oldugu kaynaklardan da gelisebilmektedir. Partiküllerin çapları inhalasyon açısından çok büyük bir öneme sahiptir. PM10 Aerodinamik çapı 10 mm’den daha küçük olan partiküleler trakeobronsial agaçta birikebilir. 3-10 mm arasındaki partiküller alveollere kadar ulasarak akciger parenkimini etkileyebilir. 3 mm’den daha küçük çaptaki partiküller ise akcigerlerde birikim yapmaz ekspirasyon havası ile tekrar dısarı atılır. 1987’de NAAQS (Ulusal Çevre Hava Kalite Standartları Kurumu) partikül büyüklügü 10 mm’dan küçük olan partiküller ölçmeye basladı. Bu tarihten sonra bu konudaki çalısmalar daha somut verilerin elde edilmesini saglamıstır.
SO2 ve NO2’nin yanması ile ortaya çıkan partiküller havada asılı olarak bulunur, sülfat ve nitrat içeren asit partiküllere dönüsebilirler.
3-NİTROGEN DİOKSİT (NO2)
En önemli açık ortam NO2 kaynagı motorlu araçlar olmakla birlikte fabrika bacaları ve endüstriyel kaynaklarda etkili olabilmektedir. Özellikle enerji santralleri NO2’nin ortama yayılmasında önemli rol oynamaktadır. EPA her ne kadar NO2’i outdoor olarak açık ortam kriter maddeleri arasında degerlendirse de ABD’den en sık maruziyet kapalı ortamlarda gaz sobalarına baglı olarak görülmektedir. NO2 çözünme özelligi az olan, akcigerlerin alveollerine kadar geçebilen yanıcı bir gfazdır. NO2 respiratuar patojenlere karsı akcigerin defans sistemini bozar, NO2 maruziyetinde solunum sistemi enfeksiyonlarında bir artıs ile siddetinde ve tedaviye cevapta da olumsuz yönde bulgular saptanmaktadır.
NO2, O3’un en önemli temel maddesidir. Genellikle hava kirliligi saptanırken ozon miktarında artış sıklıkla NO2 artısıyla birlikte saptanır.
4-KARBONMONOKS”T (CO)
Organik materyallerin tam olmayan yanması sonucu ortaya çıkar. En önemli kaynagı araçların egzosudur ve daha çok dısarda bulunur. Ev içinde de sigaraya (tütün) ve gaz ocaklarına baglı olarak bulunur. CO, O2’den 200 kat daha fazla affinite ile Hb’e baglanır ve karbonxyhemoglobin olusur. Alveole-kapiller membrandan geçis hızları gözönünde bulunduruldugunda, inhale edilen havada CO’in varlıgı, kisinin % 100 O2 solumasıyla bile gerekli O2 alamaması sonucunu dogurmaktadır. Oksijen konsantrasyonunun % 12-14 seviyesine düsmesi Chayne-Stockes solunumuna, siyanoz, sersemlik ve düsünme bozukluguna neden olur. Oksijen konsantrasyonunun % 10-12 seviyesine düsmesi ise solunum derinligi, hızlı nabız ve suur bozuklugu ile sonuçlanır. Oksijen konsantrasyonununun % 8-10 oldugu durumlarda 6 dakikada % 50, 8 dakikada % 100 ölüm olur. Oksijen konsantrasyonunun % 4 olması halinde ise 40 saniyede koma ve konvülsiyon ile ölüm olur.
Vücutta CO’in yarı ömrü ortalama 2.5 ile 4 saat arasındadır. Bu süreye etki eden faktörlera rasında hemogllobin düzeyi önemli bir yere sahiptir. Standart egzersiz testlerinde karboxyhemoglobin seviyesi % 2’den % 6’ya çıkarıldıgında iskemik kalp hastalıgı olanlarda anjinanın baslama zamanı kısalmıstır.
5-OZON (O3)
Araç egzosundan çıkan hidrokarbon ve nitritoksitlerin günes ısını ile reaksiyonu sonucu fotokimyasal kirlilik ve sisle olusur. Hayvan deneylerinde düsük dozda ozona maruz kalmanın, küçük hava yollarına zarar verdigi gösterilmistir. Maruz kalan bir hayvan modelinde fibrozis yaptıgı görülmüstür. Akciger fonksiyonlarında geçic idüsmeye neden olur. Sürpriz olarak astım hastalarında astım olmayanlara göre O3’a karsı herhang ibir duyarlılık farkı bulunamamıstır.
6-KURŞUN
Ozon gibi sekonder olusan kritik kirlilik maddesidir. En fazla araç egzoslarından kaynaklanır. Yogun trafik ortamlarında tam devirle çalısmayan motorlarda ve egzos borusunda birikir, daha sonra süratle giden aracın egzosundan çevreye yayılır. Kursunsuz benzin kullanımı maruziyetin azalmasında etkilidir. Gelismis ülkelerde bu nedenle kursunsuz benzin kullanımı yaygın olarak tercih edilmektedir. Kursuna çocuklar daha hassastır. Çocuklarda daha küçük konsantrasyonlarda daha büyük hasarlar gelismektedirk.
AÇIK VE KAPALI ORTAM KİRLİLİK FARKLARI
Genel anlamda yasanan ortamlarıı açık ve kapalı ortam olarak ayırabilmek çok kolay olmamaktadır. Çünkü kapalı ortamlarda da solunan havanın açık ortamla mutlaka bir iliskisi mevcuttur. Ancak kapalı ortamlar denince akla gelen genellikle isyerleridir. Oysa son yıllarda ev ortamında da esya imalatında kullanılan birçok madde ve gevde kullanılan deterjanlar, temizlik maddeleri, kimyasal ajanlar ve parfümler gibi inhalasyon yoluyla zararlı etkileri olan birçok maddeyle karsılasmak da önemli bir faktör olarak dikkati çekmektedir.
Kapalı ortam olarak kabul gören isyerlerinde meslek hastalıkları ile savas programları yapılmaktadır. Bu programlarda endüstriyel hava kirleticiler ile karsılasma konsantrasyon ve süreleri için güvenli sınırlar belirlenmektedir. Ancak bu sınırlar açık ortamlar için geçerli olarak kabul edilmemektedir. Çünkü isyerlerinde kirli hava il epotansiyel karsılasma süresi 8 saat sürerken, açık ortamda 24 saat devam etmektedir. Ayrıca endüstride çalısan isçiler genellikle saglıklı eriskinlerdir oysa toplumda çocuklar, yaslılar, asırı duyarlı kisiler bulunmaktadır. >syerlerinde kirli hava ile karsılasma aralıklı olarak olustugundan, karysılasma olmadıgı zamanlarda organizmanın hasarı tamir etme sansı vardır. Son olarak isyerlerindeki hava durumu kontrol edilebilir ve çesitli önlemlerle düzenlemeler yapılabilir oysa açık or tamlarda bu sansımız yoktur.
Sayılan nedenlerle isyerlerindeki kirlilik yogunlugunun açık ortamlardan daha yüksek sınırlarda bulunması dogal olarak beklenen bu sonuçtur. >syeri dısındaki kirlenme çevreye yayılarak dilue olur ve dısardaki kirlenmenin konsantrasyonu içe göre oldukça düsük olur.
HAVA KİRLİLİĞİNİN KONTROLÜ
Hava kirliligini kontrol altına alabilmek için önce hava kirliliginin siddetinin, kaynaklarının tespit edilmesi ve bunların kontrol programlarının yapılması gereklidir. Hava kirliligi loan bölgelerde kirliligin siddetini belirlemek için hava kirliligi ölçüm agı kurulmalı ve yıl boyunca sürekli ölçüm yapılmalıdır. Böylece kirlilik sidrdetinin bölgenin degisik kesimlerinde, mevsimlerle, hava akımı ve rüzgarlarla ayrıca diger etkenlerle iliskisi saptanır.
Sehir planlarının genellikle hava kirliligi ile yakın iliskisi vardır. Plmansız sehirlesme, hakim rüzgarlar yönünde sehirlere yakın ve sehir içerisinde sanayi tesislerinin kurulması, yesil sahaların yok edilmesi, hakim rüzgarları kesen yüksek binaların yapılması sehirlerde hava kirliligini yaratan nedenler arasında önemli bir yere sahiptir.
Kükürt dioksitten zengin kömürlerin ısıtmada ya da sanayide kullanımı önemli bir risk faktörüdür. Dogal gaz gib ialternatiflerin desteklenmesi hava kirliligi kontrolünde etkili bir yöntemdir. Trafik düzenlemeleri ve egzos kontrolleri hava kirliligini çok yakından etkilemektedir. Egitim her konuda oldugu gibi hava kirliliginin kontrolünde de vazgeçilemeycek bir öneme sahiptir. Soba ve kaloriferlerin usulüne uygun yöntemlerle yakılmasından, sanay itesislerinin kalitesine ve trafik karmasasının çözülmesine, isçi saglıgı ve is güvenligi konularında duyarlı olmaya kadar birçok konuda, egitim sorunların çözümüne ısık tutacak etkili bir yöntemdir.
KAYNAKLAR
1. American Thoracic Society, Committee of the Environmental and Occupational Health Assembly: Health effects of outdoor air pollution. Part 1. Am J Respir Crit Care Med 1996; 153: 3-50.
2. American Tharacic Society, Committee of the Environmental and Occupational Health Assembly: Health effects of outüdour air pollution. Part 2. Am J Respir Crit Care Med 1996; 153: 477-498.
3. Gülesen Ö. Hava Kirliligi ve Akciger. In: Özyardımcı N (Ed) Nonspesifik Akciger Hastalıkları. Bursa: Uludag Üniversitesi Basımevi, 1999; 1250-71.
4. Özyardımcı N. Hava Kirliligi ve >nsan Saglıgı. XIX. Tüberküloz ve Gögüs Hastalıkları Kognresi. Kongre Kitabı 1991: 165-175.
5. WHO: HelsinkiDeclaration on action for Environmental and Health in Europe. European Bulletin on Environment and Health. 1994; 2: 7-8.
6. WHO: Main Advers Health Effects of Air Pollutants. Environmental Epidemiology. A Project for Latin America and Caribean. Ed. By Finkelman J. Corey G, WHO 1993.
7. Devalia JL, Rusznak C, Herdman Mj, et al: Effect of nitrogen dioxide and sulphur dioxide on airway responses of mild asthmatic patients to allergen inhalation. Lancet 1994; 344: 1668-1671.
8. Dockery DW, Pope CA III: Acute respiratory effects of particulate air pollution. Annu Rev Public Helath 1994; 15: 107-132.
9. Sheppard D, Saisho A- Nadel JA, Boushey HA: Exercise increases sulfur dioxide-induced bronchoconstriction in asthmatic subjects. Am Rev Respir Dis 1981; 123: 486-491.
10. Samet JM, Utell MJ: Indoor and Outdoor Air Pollution. In: fishman AP at al: Fishman’s Pulmonary Diseases and Disorders. New York: Mc Graw – Hill 1998; 12: 941-963..
2.013 Okuma